30 Nisan 2008 Çarşamba

Çakma mini ile görenleri hayran bıraktı




Otomotiv üretim üssü olan Bursa'da bir oto tamircisinin girişimciliği hayranlık yarattı.(bursalı olmasnın cok faydası var) 'Çakma mini' otomobili elleriyle yapan usta üstelik bunu çok da ucuza mal etti.ismine çakma mini denmesine kızan usta soyadını yaptıgı otomobile verdi.
Bursa'nın Mustafa Kemal Paşa İlçesinde oto tamirciliği yapan Nihat Basic, iş yerindeki atıl motor parçalarını ve malzemelerini kullanarak mini bir otomobil yaptı.
İki kişilik otomobilin 1500 YTL'ye mal ettiğini anlatan Basic, aracın çok az yakıt harcadığını kaydetti. İsim olmus basic 'ana, temel'.Ama sanırım tek sorun pazarlama eksikliği:)

23 Nisan 2008 Çarşamba

Rek-lam-larrr...



Kuşkusuz gün içerisinde en çok ziyaret ettiğim site YouTube’dur. O kadar ki, kapatıldığında en çok sövenlerden biri benimdir herhalde, hem bu durumun aptallığı yüzünden hem de bağımlı olduğu maddeden uzak kalmış keş gibi krize girdiğimden. YouTube benim için hem fragmanları takip ettiğim, hem dizileri izlediğim, müzik dinlediğim, güldüğüm eğlendiğim bir araç ama en önemlisi benim geçmişteki görsel yayınlarla olan bağlantım. Bunun önemi de şuradan kaynaklanıyor ki, hayatımda en çok sevdiğim, beni en çok duygulandıran şey nostaljidir. Yaşlanmakta olanlarda bu durum görülürmüş gerçi ama eski daha çok hoşuma gittiği için böyle hissediyorum galiba. YouTube’a dönersek, onu seviyorum çünkü bana şunları sağlıyor: Full House, Susam Sokağı ya da babamla izlemekten büyük keyif aldığımız McGyver’ın jeneriklerini, benim için yatak vakti anlamına gelen, ama genelde inatla ilk reklama kadar izlediğim Pazar gecelerinin değişmezi Parliament Sinema Kulübü’nün müziğini, hala kasetinin eve kim tarafından alındığını bilmediğim Technotronic grubunun parçaları veya “Can’t touch this”i. “Kısacası çocukluğumu…” diye geyik yapmıcam çünkü yaşamadığım dönemleri izlemeyi de en az ‘80lerin sonu, ‘90ların başı kadar seviyorum.

Veee işte YouTube, pazarlama ve nostalji kilit kelimelerinden konumuza bağlarsak: Reklamlarrr… Reklamların yapıldığı anda neye hizmet ettiğini zaten biliyoruz, ama tüketici açısından reklamın bir de şöyle bir önemi var; reklam, geçmişi, yaşam koşullarını, hatta tipleri, saçları, modayı vs öğrenebileceğimiz en eğlenceli ve en kısa süreli yöntem bence. Geçmiş dediğimiz şey bugün çok sınırlı tabi, ne de olsa öyle uzun bir televizyon geçmişi yok arkamızda ama bir 20 yıl sonra, 90ların reklamlarını izlediklerinde çok eğleneceklerine eminim. Örneğin benim o günlerden en sevdiğim reklam Nilüfer’in şarkısını söylediği Coca Cola reklamı(hala daha müziği için izlerim valla sık sık), Mutluluk Fabrikasından bin kat güzel bence.. Ya da Nuh’un Ankara makarnası reklamları var mesela, izlemek bir yana, aklıma gelince bile bende makarna yeme isteği oluşturuyor reklam..

Tabi bu reklamlar toplumun yapısını öğrenip bir doktora tezi yapmamızı amaçlamıyor. Mesela bugün bir Orkid reklamındaki kızlara bakarak bunu genç kızlarımızın hepsine uyarlamamız mümkün değil, ama bence genel kanı açısından oldukça iyi sonuçlar doğurabilirler. Zaten daha ayrıntılı bilgi isteyen kitapları karıştırsın canım, reklamlarla ne işi var?...

16 Nisan 2008 Çarşamba

MARKA İSİMLERİNE DİKKAT...

Hepimizin bildiği gibi bir üründeki en önemli şeylerden biri markadır. Marka ismi bulurken de dikkat etmemiz gereken bir çok kriterler ve çeşitler vardır. Mesela bir ürünün marka ismi ne kadar açık, anlaşılır, akılda kalıcı olursa o kadar iyi olur. Ayrıca bazı markalar vardır ki ürünün ne olduğunu, özelliklerini, ne işe yaradığını marka isminden rahatlıkla anlayabilirz. Ben bu yazıda biraz bu markalardan bahsetmek istiyorum.
İlk olarak aklıma gelen marka Kentucky Fried Chicken. Bu markanın isminden kızarmış tavuk ürettikleri rahatlıkla anlaşılabilmektedir. Bunun yanında Sütaş' ın süt, Yataş' ın yatak, FilliBoya' nın da boya ürettiği gibi bir çok örnek verebiliriz. Ayrıca bazı marka isimlerinden de ürünün özelliği, ne sonuç yarattığı anlaşılabilmektedir. Mesela Konfor Mobilyalarının marka isminden konforlu olduğu, Garanti Bankası' nın isminden de bize garanti verdiği görülmektedir. Bunların dışında da özellikle bir marka ismi üzerinde durmak istiyorum. O isim de son zamanlarda ilgi odağı olan Mortgage...
Mortgage hepimizin bildiği gibi İngilizce'de ipotek anlamına gelmektedir. Mortgage sistemi de kira öder gibi, aylık bütçemizi sarsmayacak ödemeler ile ev sahibi olmanın yollarını açan bir sistemdir. Bu şekilde bakıldığında gayet hoş bir şey. Fakat Mortgage sistemi öncelikle alacağı konut bedelinin % 25'i oranında peşinatını verebilecek ve aylık ödemelerine göre belli bir oranda düzenli geliri olanların yararlanması için hazırlanmış bir sistemdir.Sistem olarak konut bedelinin % 25'ini ödemeniz gerekmektedir. Peki Mortgage' ın hitap ettiği kitle ne? İnternetten bazı kişilerin bununla ilgili yaptığı yorumları yazmak istiyorum:

“Bu yasanın şu ortamda ortadirege bir faydası yok. Zengine bundan düşük maliyetli kredi mi olur adam nakidini çalıştırıp gelirin ufak kısmıyla ev sahibi olacak zaten. Bu devirde nakiti olup da onu gidip emlakçıya verene yazık. Kendin çalış kendi gelirinin keyfini, sür başkası degil”

“Ne iş abi bu bütün kiralar tavan yaptı, hiç gerek yok. Ödeme seçenekleri aylık en az 1.500YTL, kim verebilirki? Zaten o kadar parası olan adamın bu olaya hiç mi hiç ihtiyacı yoook...”

“Kendini ve yaşamını bir eve kiralama sözleşmesi.”

Ve bunlar gibi bir çok yorum bulunmaktadır. Asıl anlatmak istediğim şeye geleyim ve Mortgage' ın marka ismine bakalım. Yorumlardan da anlaşıldığı gibi şu anda bu sisteme dahil olmuş kişiler, bu marka isminin sonucuna katlanıyor olsa gerek. Mortgage' ın söylenişini Türkçe olarak düşünürsek bu sistem ona dahil olanların bir yerlerini çoktan morartmıştır sanırım...

13 Nisan 2008 Pazar

BU İNDİRİM KAÇMAZ!!!!



Giyim sektöründe yapılan indirimler müşterilerin ilgisini fazlasıyla çekiyor. Özellikle sezon sonlarında başlayan indirimler mağazaların dolup taşmasına çok büyük katkıda bulunuyor. Bir çok kişi bu indirim günlerini dört gözle bekliyor ve bütün ürünler kapış kapış satılıyor. Mağazalar da indirim günlerinde müşterilerin dikkatini çekmek için vitrinlere kocaman ilgi çekici şekilde İNDİRİM yazılarını yazıyorlar. Genelde 20% yle 70% arasında değişen bu indirimlerin bu şekilde vitrinlere yazıldığını gören müşteriler de ihtiyacı olmasa bile o mağazaya bir göz atmak için girip, ellerinde poşetlerle dışarı çıkıyorlar. Bunun sonucunda da, bu vitrine yazma işinin mağazaların ürünlerini pazarlayabilmeleri için gayet iyi bir strateji olduğu anlaşılıyor. Peki müşterilerin bu indirim zamanlarında en çok istediği şey ne? Tabikide daha fazla indirim... Durum böyle olunca da vitrinlerdeki yazan % lik kısımlar da artmaya başlıyor. İndirimin ne kadar çok olması o kadar fazla müşteri demek. Fakat bu % lik kısımların artması da sadece vitrinlerde oluyor. Müşteri geliyor dışarıdan yazıyı okuyor kocaman bir şekilde 70% İNDİRİM yazıyor vitrindeki camda ve doğal olarak kendini hemen içeri atıyor. Ama içeride 70% indirimde bi ürün bulmakta zorlanıyor. Her yeri didik didik edip arıyor kıyıdan köşeden bir iki 70% lik parça buluyor ama onlar da 3 - 4 sezon öncesinden kalmış şeyler. Sonra tekrar dışarı çıkıyor ve yazıyı tekrar okuyor: 70% e varan İNDİRİM... -e varan sözcüğü o kadar küçük yazılmış ki okumak için yanımızda büyüteç taşımak gerekecek. Bakalım bir gün o indirimler 70% e varabilecek mi...