26 Mayıs 2008 Pazartesi

Eve Çıkma Derdi

Okuldaki 3. senemiz ve artık yemek sıkıntısı ve zaman kısıtlamasından yurtta yaşam katlanılmaz hale geldiğinden yurttan ayrılma eve çıkma kararı aldım. Bu bahar boyu okul civarında ev aradım.

Buralardaki evler genelde bakımsız veya çirkin, ulaşımı zor ve yeri kötü olanlarda var. Bu özelliklerine rağmen evlerin fiyatları şaşılacak düzeyde yüksek. Tabi çok temiz güzel evler de var arkadaşların kaldığı ancak bahsettiğim evlerle aralarında fiyat farkı neredeyse yok. Bunun başlıca nedeni tabi ki ilçede bulunan üniversite. Ev değerleri arasındaki farkı kapatan bu etken kaliteyi de düşürüyor çünkü evlere çok yüksek oranda rağbet var ve ev sahipleri nasıl olsa tutan olur mantığıyla yaklaşınca karşımıza bakımsız onarımsız değerinin çok üstünde para istenen evler çıkıyor. Bu noktada benim aklıma ürün bazlı fiyatlandırma(product based pricing) ile değer bazlı fiyatlandırma(value based pricing) farkı geldi.

Aslında derste işlediğimiz konuyu tam karşılamıyor ama kaliteli ve bakımlı daireler diyelim ki ürün bazlı fiyatlanmışken diğer evler okulun verdiği değerden dolayı değer bazlı fiyatlanmış oluyor. Bu da aslında olaya haksız rekabet boyutu katıyor. Çünkü evi bakımlı olan ev sahibi öğrenciye ev vereceğinden fiyatı buna göre koyup ücreti çok yüksek tutamıyor ama diğer yandan bakımsız ev sahibi evim okula yakın ve değerli öğrenci de bu ücreti karşılar diyerek diğer eve yakın ücretlendirme yapınca kazancı daha fazla oluyor. Yani kaliteli ev 750 civarında fiyat koyarken kötü ev 650 koyup aslında evin değerine göre daha çok kazanmış oluyor.


GÜNÜMÜZ SANATÇILARI

Bir gün derste otururken sıkılıp aklıma bir anda gelen bir konudan bahsedeceğim size. Artık kliplerde, yarışmalarda istenen beklenen bir kadın ve erkek imajı var fark ettiniz mi? Aslında özgün gözüktüğünü iddia eden fakat bir önceki ünlünün yaşadıklarını kopyalamaktan gurur duyan bir nesilden bahsediyorum.
Geçtiğimiz gün Eurovizyon şarkı yarışması vardı ve hatırlıyorsunuzdur Mor ve Ötesi grubuyla katıldık yarışmaya. İnsanların tepkisi o kadar olumsuzdu ki.. Ben ilk şarkıyı dinlediğim zaman gerçekten çok beğendim; fakat çevrenin fikirlerini aldığımda fark ettim ki klasik bir birinci modeli çizilmiş kafalarda. Nedir bu kriterler dediğimde aldığım cevap çok basitti ama yine de paylaşmak istiyorum. Birincisi çok güzel ve alımlı bir bayan en azından dans etmeliymiş. İkinci olarak da şarkı Türkçe olmamalıymış. Son olarak ise rock müzik olmamalıymış.
Aslında hak veriyorum insanlara. Artık iç görünüşün hiçbir şey olmadığı bir devirde insanların şarkı söylerken bile kendini pazarlamaları gerekiyormuş. Artık eskidenmiş o doğal haliyle çıkıp sesinin güzelliğini dinleyenleriyle paylaşmak isteyen sanatçılar...
Hatta geçen yıl bu şarkı yarışmaları çok meşhurdu. O zamanlar bir bayan vardı sesi çok güzel olmasına rağmen kesinlikle yüksek puanlar verilmiyordu kadıncağıza. nedenini de gayet güzel açıkladılar. Kilo vermesi gerekiyormuş çünkü halkın gözüne hitap etmesi gerekiyormuş. Kadıncağız o yarışmadaki çoğu insandan daha yetenekli olmasına rağmen ilk haftalarda elenip gitmişti..
İnsanların istekleri böylesine doyumsuz olduğu sürece daha uzun süre böyle küçük ayrıntılar yüzünden hayallerine kavuşamayan, yeteneklerini köreltmek zorunda kalan insanları çevremizde görebileceğiz sanırım. Belki de tam tersini söylemeliydim, insanların görsel isteklerine uygun diye en ufak bir yeteneği olmayan insanlara 'sanatçı' demeye devam edeceğiz, öyle değil mi?

25 Mayıs 2008 Pazar

XXL

Bir çok insanın kilosundan şikayetçi olduğu bu günlerde televizyon reklamlarında bolca kilo verme üzerine reklamlar görmekteyiz. Bunların arasında diyet gıdalar, vücuda yapıştırılan bantlar, sauna etkili kemerler, yürüyüş bantları gibi ürünler yer almaktadır. Fakat dikkatimi çeken olay bu tür reklamların başrol oyuncuları. Bu reklamlarda bir kadını çıkarıyorlar ilk başta ürünü kullanmadan önceki şişman ve itici halini gösterip daha sonra da fotoşop harikası bir kadın haline getiriyorlar. Peki niye sadece kadınların kilolu hallerini gösterip onları kullanıyorlar? Tamam kadınların erkeklere oranla bu konulara daha çok ilgi gösterdiği kesin ama görüyorum ki bir çok erkeğin de kilolarıyla başı bir hayli dertte. Sonuç olarak bu tür reklamların sadece kadınlara yönelik değil de, kilolarıyla sorun yaşayan kesime yönelik yapılması kanısındayım..

22 Mayıs 2008 Perşembe

mobil'e güven! gerisini merak etme sen:)


Başlıktan da anlaşılacağı üzere 22 yıllık bi rüya(kabus mu desem bilemedim) tekrar ekranlarda.

O yıllar için fena olmayan hatta kimilerine göre 'olay bitmiştir' tarzı düşüncelere sevkeden reklamımız tekrar ekranlarda. Müjde!
Yıl 1986: Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay ve İbrahim Tatlıses'ten sonra üçüncü arabeskin kralı olma yolunda önemli adımlar atıyor.'merak etme sen' 'susadım çeşmeye' yakıp yıkar ortalığı.Mobil bu durur mu hiç.Ferdi babayla hemen bi reklam çalışması.Fakat o da ne trt izin vermiyor meraak etmeee seennn diye reklama Jingle yapılmasını. Ferdi Baba'dan hemen çözüm geliyor.Nasıl mı?izleyin görün:)

15 Mayıs 2008 Perşembe

Magazin Dünyasında Pazarlama

Pazarlamanın bir çok tanımı yapılabilir ve çok geniş bir olaydır. Özet olarak ise birşeylere birileri değer verdiği sürece onu pazarlayabiliriz demek mümkündür. Bu pazarlayabileceğimiz şeyler arasında da ürünler, servisler, mekanlar, ideolojiler, olaylar ve insanlar gibi şeyler yer almaktadır.

Bunların içinden insanların pazarlanmasından biraz bahsetmek istiyorum. Bir insan nasıl pazarlanır veya kendini nasıl pazarlayabilir dendiğinde ise bunun en basit örneklerini her gün televizyonlarda izlediğimiz magazin programlarında görebiliyoruz. Bir çok manken ve sanatçı(tabi sanatçı denebilirse onlara) magazin dünyasında kendini pazarlayabilmek için binbir türlü yol deniyorlar. Biri çıkıyor 2. bir kişiye laf atıyor sonra o cevabını veriyor sonra 3. bir kişi giriyor olaya ortalık karışıyor daha sonra başka birileri gece kulüplerinden bir gün onla bir gün bunla çıkıyor gibi yöntemlerle kendilerini gündemde tutmaya çalışıyorlar. Tabikide bunu yapan kişiler sanatlarıyla bir yere varamamış fakat medya maymunluğu yapmaktan çok hoşlanan ve reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığıyla giden insanlar. Ama bilmiyolar ki reklamın iyisi kötüsü olmaz diye bir şey yoktur.
İyi bir reklam karşındakinde gayet olumlu bir etki bırakır ve pozitif çağrışımlar yapar. Tamam medya maymunluğu yaparak bir şekilde isimlerinin gündemde kalmasını sağlıyorlar ama kendilerini ne kadar rezil ve iğrenç bir duruma düşürdüklerinin farkına bile varamıyorlar ve üzerimizde olumlu bir etki oluşturmayı başaramıyorlar...

sigara yasağı mı?


Bu pazartesiden itibaren kapalı alanlarda sigara içilmesi yasak.İnsanın(sigara içmeyenlerin) oh be diyesi geliyor.Aslında esas amaç sigarayı bıraktırmak değil sadece pasif olarak dumanına maruz kalanları da etkilediği için başkalarının etkilenmesini engellemek.İşte bu yüzden oh be diyorum ya.İçen insan sadece kendini yaksın.Öyle degil mi ama kendini bile düşünmeyen bir insanın beni düşünmesini beklemek aptallıktı.Yıllar boyuncada bu böyle kaldı.Birde sigara içenlerin köşeye sıkıştırılması çok hoşuma gitti. Artık daha mutluyum, kaygım daha az, kendimi tutmasam heyooo diyeceğim.
Tabi birde madolyonun diğer tarafı var sırf bu yüzden sigarayı bırakacak bir kişi bile devlete daha az vergi ve Philip Morris'e daha az kazanç bırakacak.Bilemiyorum buda bizleri gözle görülür şekilde etkiler mi?

show show yaptı

show tv dün yaptı yapacagını!
Dün gece oynanan UEFA finalini canlı yayınlacağını yayın akışına koyan fakat maçın oynandığı sırada 'Var mısın, Yok musun' adlı yarışmayı veren Show TV'ye tepki az bile bence.
Dün İngiltere'de oynanan Rangers-Zenit UEFA final maçını canlı yayınlayacağını yayın akışına koyan ve reklamını yapan Show Tv maalesef herbiri birbirinden pekte bir farkı olmayan varmısın yokmusun programını koydu?Ve bu haraket maçseverlere (koydu)kahretti.
Ya nasıl bir ciddiyetsizlik anlamış değilim.Sen bir gün önceden reklamı yap tüm seyirciyi ekrana topla sonra vay efendim bu programdan sonra canlı özet vereceğiz.
Tabi herkes sarıldı bilgisayarlara. Maça bakar gibi skoru gösteren bilumum netteki sayfalara bakmaya.ne heyecan ne heyecan....
Şunu anlamıyorum be kardeşim!Bu programı bir dizi film gibi niye izlerler ki?Reytingini yükseltip bu kadar önemli bir maçtan daha önemli yaparlar.